Kolon kanseri, dünya genelinde her yıl yaklaşık iki milyon insanı etkileyen ve ülkemizde de 20 bin kişinin yakalandığı önemli bir sağlık sorunudur. Bu hastalık, en yaygın görülen kanserler arasında üçüncü sırada yer almakta ve kansere bağlı ölüm nedenleri arasında ikinci sırada bulunmaktadır. Kolon kanserinin sinsice ilerlemesi, genellikle ileri aşamalara kadar belirti vermemesi nedeniyle tehlikeli bir durum oluşturmaktadır.
Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Arzu Tiftikçi, kolon kanserinin düzenli kolonoskopi taraması ile önlenebileceğine dikkat çekmektedir. Kolon kanserinin en yaygın nedeni olan poliplerin tümörleşme süreci on yıldan uzun bir zaman alabilmektedir. Bu nedenle, kolonoskopi yöntemi ile polipler henüz tümöre dönüşmeden yakalanabilmektedir.
Kolon kanseri, birçok risk faktörü ile ilişkilendirilmektedir. Çevresel faktörler, bağırsakların yangısal durumunu tetikleyebilirken, kalıtsal faktörler genetik mutasyonlar sonucu kanserin oluşumunu başlatabilmektedir. Yaş, ırk, erkek olmak, inflamatuar bağırsak hastalığı varlığı gibi değiştirilemez risk faktörleri arasında yer almaktadır.
Değiştirilebilir risk faktörleri arasında ise tütün ve alkol kullanımı, kırmızı ve işlenmiş et tüketimi, hareketsiz yaşam ve obezite bulunmaktadır. Prof. Dr. Tiftikçi, kolon kanserinin yaklaşık yüzde 85-90'ında poliplerin sorumlu olduğunu belirtmektedir. Ancak, kolonoskopi sırasında çıkarılan bu poliplerin sadece onda biri kolon kanserine ilerlemektedir.
Ailede kolon kanseri öyküsü, kolon kanseri için önemli bir risk faktörüdür. Özellikle bir veya daha fazla sayıda birinci derece akrabalarda kolon kanseri öyküsü ile artan kolon kanseri riski arasında ilişki bulunmaktadır. İsveç'te yapılan bir çalışmaya göre, annede veya babada kolon kanseri öyküsü olması kişide kolon kanseri riskini 2 kat arttırmaktadır.
Anne veya babada tanı yaşının 60 yaşından küçük olması bu riski 3 katına çıkarmaktadır. Ayrıca, 30-39 yaş aralığındaki kişilerde bu riskin yaşıtlarına göre 4 kat artabildiği ortaya konmuştur. Bu nedenle, aile öyküsü olan kişilerin dikkatli olması gerekmektedir.
Kolon kanseri genellikle başlangıç evresinde, hatta ileri aşamalara kadar hiçbir şikayet oluşturmadan sinsice ilerleyebilmektedir. Prof. Dr. Tiftikçi, kolon kanserinin en yaygın belirtilerini sıralamaktadır. Daha sık veya daha az tuvalete gitme, kabızlık veya ishal, dışkıda taze kan görülmesi gibi belirtiler dikkatle izlenmelidir.
Ayrıca, karında ani şişkinlik, gaz ve ağrı, halsizlik, bulantı ve sebebi bilinmeyen kilo kayıpları gibi durumlar da göz ardı edilmemelidir. Bu belirtiler, erken teşhis için önemli ipuçları sunmaktadır.
Kolon kanserinin önlenebilir bir kanser türü olmasının nedeni, poliplerin düzenli yapılan kolonoskopi taraması sayesinde kansere dönüşmeden tespit edilebilmesidir. Sağlık Bakanlığı, 50-70 yaş arasındaki tüm kişilerin taranmasını hedeflemektedir. Önce dışkıda gizli kan bakılması, pozitifse kolonoskopi yapılması önerilmektedir.
Prof. Dr. Tiftikçi, 45-50 yaşından itibaren herkesin kolonoskopi yaptırması gerektiğini vurgulamaktadır. Ailesinde kolon kanseri öyküsü olan kişilerin ise tarama programlarına en geç 40 yaşında başlamaları gerekmektedir.
Kolon kanseri erken dönemde tespit edildiğinde, son yıllarda tedavide yaşanan gelişmeler sayesinde tamamen iyileşme sağlanabilmektedir. Histopatolojik olarak tanı konulduktan sonra tedavi yaklaşımları belirlenmektedir. Erken evrelerde tedavideki amaç, tümörü durdurmak ve metastaz yapmasını önlemektir.
Prof. Dr. Tiftikçi, polipektomi yönteminin yeterli geldiğini belirtmektedir. Cerrahi girişim, kolon kanserinin başlıca tedavisini oluşturmaktadır. Ameliyatla tüm kanserli dokunun çıkarılması hedeflenmektedir. Cerrahi yöntem sonrasında da tümör evresine göre kemoterapi ve radyoterapi tedavisi yapılmaktadır.